Amsterdam denilince ilk akla gelen şey belki de seks turizmi ve coffeeshoplar olabilir ama Amsterdam’ı bunlardan ibaret saymamak gerekir. Van Gogh ve Rembrandt başta olmak üzere dünyaca ünlü ressamların yaşadığı, Anne Frank’ın günlüğünün yaşandığı,lalelerin en güzel açtığı değirmenleriyle, kanallarıyla tarih kokan bir şehir aslında Amsterdam… Leidzeplein’de Americain otelinde kalmasanız bile bahçesinde kafesinde oturmak bile sizi başka yere götürür bu şehirde. Bisikletin en çok ulaşım aracı olarak kullanıldığı bu şehirde bisiklet kiralamadan şehrin kanallarında gezmeden dönmemekte olmaz. Vondel Park’ta bisikletle parkın içinden geçerek Müzeler caddesinde (Museumplein) Rijks Müzesine ardından Van Gogh Müzesi’ne gitmenizi kesinlikle tavsiye ediyorum. Bisikletle sadece 5 dakika da gidebileceğiniz Stadhouderskade’de bulunan Heineken Experience(Heineken müzesi)ne de giderek hem farklı bir deneyim hem de ücretsiz iki biranın keyfini çıkarabilirsiniz.(Fakat giriş:18 Euro)Ardından Dam meydanı’na giderek ister Madame Tussauds müzesine gidebilirsiniz (başka bir şehirdekine girmediyseniz bu müze görülmeye değer) veya De Bijenkorf veya Magna Plaza’da alışveriş yapabilirsiniz. Sonrasında Anne Frank’ın evine girerek bir günlük turunuzu tamamlayabilirsiniz. Akşam için Rembrandt Plein’de ve Leidzeplein’de yemek yiyebilirsiniz. Ertesi gün Çiçek pazarına gidebilir, De Negen Straatjes (Dokuz Caddeler)’e giderek vintage butiklerin, art shopları gezebilir alışveriş yapabilirsiniz. P.C. Hooftsstraat’a geçerek lüks mağazalarda alışverişe devam edebilirsiniz. Veya Amsterdam Müzesi’ne gidebilir, Moma müzesine gidebilirsiniz. Aslına bakarsanız sadece kanallarda bir kanal turu yapmak bile ayrı bir keyif verir insana….

En az 4 karakter